Görevimiz gerçek Mü'min olmaktır (Takvim Gazetesi -26 Ağustos 2010 tarihli yazısı)
Ali Rıza Demircan 2022-06-08
İslam, insanı yaratan Allah'ın insan için koyduğu ve insanlar arasından seçtiği son Peygamber Hz. Muhammed'le insanlığa gönderdiği bildiriler, emirler ve yasaklar manzumesidir.
ALİ RIZA DEMİRCAN / 25 Ağustos 2010, Çarşamba - 21:15
Mü'min; İslam Dini'nin iman esaslarına inanan ve bu inancıyla yaratılış sebebini kavrayan, evreni, yerküresini ve öz varlığını tanıyan, nasıl yaşanılması gerektiğini öğrenen ve ölümle başlayacak Ahiret hayatının saadetini sağlamak gayesiyle yaşayan insandır. Mü'min; İslam Dini'nin emirlerini ve yasakları çerçevesinde aşkla yaşayan disiplinli bir mana eridir. Çünkü o Peygamberimizin açıkladığı şekilde "Gerçek iman(ın) kalple tasdik, dil ile ikrar ve İslam Dini'nin mükellef kıldığı vazifeleri yapmak" olduğunu bilen insandır. Mü'min; hayati görevinin ve mutluluk sebebinin ibadet, ibadetin de Allah'ın ve peygamberi Hz. Muhammed'in emir ve yasaklarına göre yaşamak olduğunu bilen insandır. Mü'min; iman dolu bir yürekle yaşayan, özel şartları tahakkuk ettiğinde namazla, oruçla, zekat, ve hacla; ticarette doğrulukla; sosyal hayatta birlikle; okulda ilmi çalışmalarla; fabrikada sağlam imalatla; yönetimde adaletle ibadet edilebileceği şuurunda olan ve hayatını ibadetleştiren insandır. Mü'min; Dinimizin, olgun aklın ve ilmi verilerin red ettiği ve cemiyeti olumsuz yönde etkileyen içki, kumar, zina, rüşvet, karaborsa, faiz, benlik, zulüm, riya, hased gibi ilahi haramlardan kaçınmaya çalışan insandır. Mü'min; ilimde ve çalışmadaki sabrı fazilet bilen insandır. Mü'min; kişiyi muradına erdirecek yerde açlığa ve dilenciliğe mahkum eden sabır anlayışına ve fakirliğe mahkum eden tembellikten doğma kanaate karşı çıkan insandır. Mü'min; kafasını işleten, vücudunu çalıştıran, ahlak ve fazilette, ilim ve teknikte, sanat ve ticarette her geçen gün gelişmek isteyen ilerici ve hamleci bir ruhun insanıdır. Mü'min; Kur'an'ın ve Sünnet'in açıklamadığı hususlarda imanlı, bilgili ve tecrübeli mü'minlerle istişareyi vazife bilen ve dayanışmayı terketmeyen kişidir. Mü'min; sosyal istikrar ve huzur için, maddi ve manevi kalkınma için işbirliği zaruri gören ve beraberliğin de sağlanabileceğine inanan gerçekçi insandır. Mü'min; ağlayan göz, hislenen gönül, ızdırap duyan kalp, çağlayan merhamettir. Mü'min; yüceliği maddi mevkide, siyasi nüfuzda değil inançta, ahlakta, Hakk'a götüren ve halka yönelten ilimde, ihtisasta ve hizmette gören insandır. Mü'min; tüketimde sınıf farklarını doğuran lüks ve israfı, içki, kumar ve fuhuş harcamalarını Hakk'a isyan bilen insandır. Mü'min; hayatının her anında vazifeli melekler tarafından sözlerinin tescil edildiğini, bütün davranış ve fiillerinin yakın çekimle filme alındığını ve amel dosyasına konulduğunu bilen insandır. Mü'min; ölümle başlayacak ve kabir hayatıyla devam edecek ahiret hayatında amel dosyasıyla Allah'ın huzuruna çıkarılacağına; ceza veya mükafat göreceğine iman eden ve bu şuurla yaşayan insandır. Öz ifadeyle mü'min; çağları yaratan Allah'ın çağlar üstü kıldığı İslam Dini'ne inandığı için çağların üstüne çıkan ve Cennet'lere namzet olan insandır. Saygı Değer Okurlar! Ferdi, ailevi ve sosyal hayatımızda mutlu olmak, ahiret saadetine ermek istiyorsak, yukarıda ayet ve hadis anlamlarından vasıflarını özetlediğimiz gerçek mü'minlerden olmalıyız. Cuma, Ramazan ve Bayram Müslümanlığı aşmalı, hayatımızı İslamlaştırmalıyız. Bunun için de Ramazan ayını bir öğretim ve eğitim ayı olarak değerlenrdirmeleyiz. Zira yalnız "inandık" demekle yetinenler, inançlarını koruyacak bir iman ve amel insanı olarak yaşamayanlar için gelecekte mutluluk yok, ızdırap ve azap vardır. Yüce Rabbimden cümlemize gerçek mü'minlerden olma şuuru ve aşkını vermesini diler sohbetimizi bir ayet manasıyla bitiririm. Ra'd Suresi, Ayet 29: "İman eden ve (sorumlu kıldıkları) güzel amelleri yapanlar (yok mu?) Ne mutlu onlara. Gidilip varılacak güzel yurt, Cennet de onlarındır."
* * *
40 DAKİKA FAZLA ORUÇ TUTUYORUZ
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır "Takvimler hatalı olduğu için Türkiye'de 40 dakika fazla oruç tutuyoruz" açıklaması tartışma yarattı. Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu bir açıklama yaptı. Kurul açıklamasında imsak vaktini belirlerken astronomik tan olan 18 dereceyi esas aldığını belirtilerek, "Usulüne uygun yapılamayan gözlemlerle, namaz ve oruçla ilgili vakitler konusunda tereddütler uyandırmak doğru değildir" dedi. Başkanlığın internet sitesinde yer alan imsak vaktiyle ilgili açıklamasında, ibadet vakitleri belirlenirken herkesin kolaylıkla tespit edebileceği bazı astronomik ve atmosferik alametlerin esas alındığı söylendi.. Namaz ve oruç gibi ibadet vakitlerinin İslam fakih ve astronomlarının incelemeleri doğrultusunda asırlardır hesapla belirlendiğine işaret edilen açıklamada, Diyanet İşleri Başkanlığının da namaz ve oruçla ilgili vakitleri hesapla belirlediği bildirildi.
* * *
SORULARINIZ VE CEVAPLARI
İÇKİLİ LOKANTALAR /RESTORANLARDA YEMEK YEMEK KİŞİYİ GÜNAHKÂR KILAR MI?
a- Bizi ve yediğimiz bin bir çeşit nimetleri yaratan Rabbimiz alkolü içkiler içmemizi yasakladığı gibi onlardan uzak durmamızı da emretmiştir: "Müminler! İçki, kumar, putlar gelecekten haber verici falcılık şeytan işi birer pisliktir; bunlardan "uzaklaşın" ki kurtuluşa eresiniz." (Maide 5/90) "Uzaklaşma" emrinin içkili yerlerden kaçınmak anlamını taşıdığı da açıktır. Kaldı ki Peygamberimiz de "Allah'a ve Âhiret Günü'ne inanan kişi içki servisi yapılan sofraya oturmasın." buymaktadır. Bu Peygamberî emrin özü de içkili yerlerden uzak durulmasını amirdir. Peygamberimizin alkollü içkilere ilişkin bütün işlemleri lanetlemesi de içki bulunduran yerlerden uzak durulması görevimizi pekiştirmektedir." (Tirmizî, Büyû 59.) b- İçkili yerlerde yemek, ilgililerine kazandırmaktır. Günah üzerinde yardımlaşmaktır. Günah üzerinde yardımlaşmak ise Rabbimizin "Günah olacak işlerde yardımlaşmayınız." (Maide 2) şeklindeki buyruğunu çiğnemektir. Rabbimizin yasakladığı, olgun ve ortak aklın zararlılığını kanıtladığı işleri yapmak nefsimize ve toplumumuza zulümdür. Elbette ki günahkâr kılıcıdır.
GELENEĞİMİZDE VERİLMEDİĞİ İÇİN KIZ KARDEŞLERİMİZE MİRASTAN PAY VERMEMEKTEYİZ. ONLAR DA YASAL YOLA BAŞVURAMIYORLAR. GÜNAH İŞLEMİŞ OLUYOR MUYUZ?
Pek büyük bir günah işlemiş oluyorsunuz. Bizleri ve mallarımızı yaratan Allah, Kur'ânımızın Nisa sûresinin 11. ve 12. ayetlerinde kadınlarımızın miras paylarını da belirlemiştir. Mirasla ilgili olarak koyduğu kuralları uygulayanları aynı sûrenin 13. ayetiyle Cennet'le müjdelerken, çiğneyenleri de Cehennem azabıyla uyarmaktadır. 14. ayette şöyle buyrulur: "Kim (mirasla ilgili koyduğu kuralları çiğneyerek) Allah'a ve elçisi Muhammed'e baş kaldırır ve koyduğu sınırları aşarsa onu içinde sürekli olarak kalacağı ateşe sokar Onun için orada alçaltıcı azap olacaktır." Miras payını vermemek veya ateş azabına uğramak arasında tercihinizi yapabilirsiniz.
KADIN KOCA AKRABALARI YANINDA NASIL ÖRTÜN MELİDİR?
Evlilik akdi yapılıp zifaf gerçekleştikten sonra gelin için yalnızca kayın peder baba gibidir, damat için de kayın valide anne gibidir. Kural olarak gelin babası yanında giyindiği gibi kayınpederi yanında, kayınvalide oğlu yanında giyindiği gibi damadı yanında giyinebilir. Mesela gelin kayınpederi yanında, kayın valide de damadı yanında baş ve kollar açık şekilde durabilir. Ancak göbekle diz kapakları arası açık, örneğin mayolu-bikinili olarak duramaz. Örtünme yönünden kayınbirader kardeş, baldız kız kardeş gibi değildir. Kur'ân'ın Nur sûresinin 31. âyetinin hükmü gereği, gelin olarak kayınbirader,baldız olarak enişte yanında yüz, eller ve ayaklar dışındaki vücut bölümlerinin örtünmesi gerekir.
* * *
BİR AYET
Göklerdeki ve yerdeki her şeyi bilir. Gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir. Allah, göğu¨slerin özu¨nu¨ (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir. (TEĞÂBUN SÛRESİ 4)
* * *
BİR HADİS-İ ŞERİF
Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.
Yorum Sayısı : 0